Biz yollara düştük gene, Göcek'den çıktık Fethiye'ye doğru yol aldık, ilk durak, Ölüdeniz'i merak ettiğim için Ölüdeniz oldu. Ama keşke gitmeseydik dedik, çünkü o kadar kalabalıktı ki rahat edemedik. İçeri girmemizle çıkmamız bir oldu, İstanbul'daki adaların pazar günleri olan doluluğundandı. Her telden insan vardı. O yüzden hemen çıktık, içeri girerken de ücret ödüyorsunuz. Ona rağmen aşırı doluluk vardı bayramında etkisi vardı tabi bunda. 

Ölüdenizin ölü kısmı değil de ilk giriş kısmı daha sakindi, bayramda gidecek olanlar o plajı tercih edebilirler. Havada her zaman paraşütle uçanları görebilirsiniz o görüntü çok hoş. Snapchatte filtresi bile var :) (aşağıdaki foto)

Biz Ölüdenizden çıktık ama iyi ki erken gitmişiz yoksa içeri bile giremeyecekmişiz, çıkışta öyle bir araç sırası vardı ki yolda, Fethiye girişine kadar. Biz doğruca Faralya'ya gittik. Orada Rezervasyonumuz da vardı. Yolda gördüğünüz manzaralar o kadar güzel ki, bazen fotoğraf bile o güzellikleri anlatamıyor. Uzunca bir dağ tırmanışı ardından Faralya'ya ulaştık.

Faralya'da önce otelimizi bulduk. Burada size sadece bir oda vermiyorlar bir ev veriyorlar bungalow taş evlerden, içeri girince bizi bu manzara karşıladı. Herşey otantik, doğal malzemelerden yapılmıştı. Odunlardan ayna, askılığa bayıldım. Hemen eşyalarımızı koyduk biraz da telefonlarımızı şarj edip doğruca çok merak ettiğim Kabak Koyu'na gidiyoruz.

Kabak Koyuna gitmek için önce aracınızı yukarıda park etmeniz gerekiyor, sizi kabak koyuna indiren servisler var onlara binip iniyorsunuz, araba inişi yasak belli bir mesafeden sonra. İniş yolu o kadar korkunç ki servisin koltuklarını nasıl sıktığımı hala hatırlıyorum. İki yanı uçurum olan incecik patika bir yoldan aşağıya iniyorsunuz, hemen korkmayın servisçiler artık o kadar alışmışlar ki yola hemencecik iniyorlar. :) 

Ama şu manzara o inerken korktuğunuz yola değiyor, deniz harika zaten. Çok da kalabalık değildi. Kabak koyuna yakın konaklama yerleri de var. Koyda denize girdikten sonra biraz acıktık, orada bulunan bir otelin restaurantı herkese açık olduğundan orada oturuyoruz ve her çeşit yiyecek içecek tatlı bulabileceğiniz bu yerde yemeklerimiz, meyvelerimiz yiyip tekrar deniz gidiyoruz. Burada kamp yapanlarda var, camping yerleri de bulunuyor. Denizden akşamüstüne doğru çıkıp tekrar servislerimize binip yukarı çıkıyoruz, aracımıza binip otelimize gidiyoruz.

Otelimizin adı Faralya Yörük Evi otel bu önünde fotoğraf çekindiğim bizim odamız yani evimiz :) ben buralara bayıldım, tam köy hayatı yaşama hissi veriyor. Odamızın balkonu da vardı ve deniz tam karşınızda. Manzaraya diyecek hiç bir şey yok. Otelimiz bu bölgedeki tek taşdan eve sahip ve sadece 4 tane bu evlerden var. Otelimizin aynı zamanda teras da restoranı var, gün batımını izleyerek akşam yemeğimizi yiyoruz.

Sabah erkenden çok ilginç şekilde çok dinç horoz sesleri ile uyandık, sanırım havanın temizliğinden dolayı enerjik ve dinç uyandık. Çok güzel bir organik köy kahvaltımızı yapıyoruz, kahvaltıda bulunanlar otel sahiblerinin kendi bahçesinden üretilen taze organik yiyecekler. Hepsi harikaydı